anaokulu-kucukcemece-kres-tatli-cocuklar-logo

Okuldan döndü. Apartmanın bahçesinde oynuyorduk. Su birikintisi gördü. Anne koşayım mı ıslanayım mı diye sordu. Zaten gözüme bakıp bakıp tepkimi ölçerek denemeler yapıyordu. Önce bunu her su birikintisinde her gün yapamayacağımızı söyledim ve haydi şimdi yap dedim. Koştu, koştu, koştu… Beline kadar sırılsıklam oldu. Ayakkabılarının içi dışı su dolana kadar, iç çamaşırları ıslanana kadar yüzüne gözüne su sıçrayana kadar, yani doyana kadar aynı hareketi yaptı. Gözlerinin içi parladı. Gözleri dışında diğer duyu organları çalıştı. Hayal kurdu, hayalinde bana yer verdi. Birbirimize dokunduk,  ıslandık… Zamanı durdurduk… O 15 dakika kimseyi duymadık, iş düşünmedik, dert düşünmedik, biraz sonra yapacağımız banyoyu da düşünmedik…

Tam apartmana güle oynaya girerken uykudan uyandırır gibi uyandırdı bizi komşular. Merhabanın dışına çıkamadığım komşular birden bire “düştü mü ne oldu eyvah” gibi sorularla rüyamıza girdiler. “Yok dedim ben izin verdim”.  Ve sonra o bilindik bakışlar. Sanırım uzaydan gelmiştim de haberim yoktu. Sanki çocuk için dünyanın en zararlı şeylerinden birini yapmıştım. Çıktık yukarı. Soydum onu kapı önünde. Kendisini banyoya, çamaşırları ise çamaşır makinesine attım. Banyodan sonra biraz dinlenmek istedi “tablet” eşliğinde. Yarım saat sonra bana oyun teklif edecekti. Çünkü ben onun en iyi arkadaşıydım.

Fakat yeni nesil annelerin en büyük kumasıydı teknoloji ve almıştı benden işte o yarım saati. Hâlbuki banyodan çıkıp mis gibi olmuş kızım bana “hadi anne kek yapalım”  dese üstünü başını saçını kek hamuru yapsa ben yine de “hadi kızım” derdim. Yani şimdi ben 35 yaşımda sokak ortasında su birikintilerinde çılgınca dans etmiyorum tek başıma. Belki dans eden vardır bu yaşta ona da helal olsun eşlik etmek isterdim. Peki, 5 yaşındaki bir çocuğun bu tarz haklarını niye elinden alayım. Zaten sistem alıyor. Kaç dil biliyor, baleye gidiyor mu, okumayı yazmayı öğrendi mi, öğretmeni kim olacak, rakipleri pardon arkadaşları kim olacak, etütte de kalsın çocuk eve 6 da gelsin 7 yaşındayken… ama kirlenmesin üstü başı, ya kirliyse o su, mikrop kapar neme lazım.

Toplumca robotlaşmaktan, hissizleşmekten yakınıp bir yandan buna hizmet etmeyi anlamıyorum. Bir bireyin hislerini öldürmeye 16 yaşında başlamıyorsunuz. Elinizde uzaktan kumandayla en iyisini yaptığınızı sandığınız 0-6 yaş arası çocuklardan başlıyorsunuz. Bazen de bırakın çocuk size yön versin. Onun hikâyesine girin. Bakın görün o zaman nasıl iyi geliyor kırıklıklarınıza… Gözlerinizi onun gözbebeklerinde görün. Çevreye bakınmayın bırakın çevre dursun bir 15 dakika. Bu aynı zamanda kendinizi keşfetmenizi sağlayacak olan bulunmaz fırsat. Değerlendirin… Büyüyecek o çocuk ve o da yapmayacak bütün bunları. Fırsatınız varken olun onunla çocuk.

Nazan AKPOLAT