anaokulu-kucukcemece-kres-tatli-cocuklar-logo

Bugün özgüven nedir diye sorsanız herkesin söyleyeceği sözler vardır.

Kimisi içi boş bir gurur ve ukalalıkla sunar size özgüven, kimisi de kendince özgüvensiz insanlardan örnek verir. Kendini bu anlamda iyi hissetmek adına eksiklerini kapatacak bir maske takmayı tercih eder insanlar genelde. Samimiyetten uzak bu maskenin sebebi kişinin çevresinde özgüveni baltalayan karakterlerin olmasıdır.

Sevdiğimiz bir insanla baş başa kaldığımızda sözde dertleşmek adına hep gerçekleştiremediği hayallerini sorarız. Bütün bunları iyice deşip kişi kendini bitik hissettiğinde de “aman boş ver” der teselli ettiğimizi sanırız. Bunu eşimize yaparız, iş arkadaşımıza yaparız, çocuğumuza yaparız farkında olmadan kendimize bile yaparız.  Kendimizden güçlü hissettiğimiz birine bunu yapmayız mesela… Usulca onu dinleriz bazen kıskanır belli etmeyiz. Hâlbuki insanların en çok en iyi yaptıkları şeyden söz etmeye ihtiyaçları vardır. Binde bir parmak kaldırarak derse katılan çocuğun “hayret sen parmak kaldırır mıydın” cümlesi yerine “cevabın için teşekkür ederim” sözüne ihtiyacı vardır örneğin. Her zaman yeterince lezzetli yapamadığı bir yemeği o gün lezzetli yapan bir ev kadınının “bak bu sefer olmuş” yerine “ellerine sağlık çok güzeldi” denmesine ihtiyacı vardır. Yapabildiği her şeyin normalleşmesine ama takdir de görmeye ihtiyacı vardır.

Özgüven

Bizler samimiyet adı altında, özgüven veriyoruz adı altında insanların kaygılarını arttırıyoruz. Reddedilme, onay görmeme ya da sorgulanma kişinin kendine yabancılaşmasını sağlar. Yapmak istediği bir işe “kim ne diyecek” korkusuyla başlayan insan da en iyi işi çıkarsa da asla tatmin olmaz. Belli bir yaştan sonra özgüven konusunda farkındalık kazanan birey kendi eksiklerini bilse de insanların ne dediğiyle ilgilenmemeye çalışsa da bu savaşı çoğu zaman kazanamaz. Çünkü bilinçaltına işlenmiştir bir kere… Geçmişte annesi sürekli yanında eleştirilmiştir mesela ya da ilkokul öğretmeni yapabildiklerinden çok yapamadıklarını dillendirmiştir. Bu durumda birey ister terapi görsün ister yeterince bilgilensin sürekli kendi ile savaş halinde olur. Çünkü kalıplaşmış temel inançları kırmak çok zordur.

İnsanlarla sohbet ederken alabildiğine samimi olmaya çalışalım. Samimiyetten kastım onlarla sıcak ilişkiler kurmak değil… Sırf kendini iyi hissetsin diye yapamadığı bir şeyi yapıyormuş gibi övmeyelim karşı tarafı. Unutmayalım kimseden daha akıllı olduğumuzu kanıtlayacak gerçek bir veri yok elimizde. Ve herkes bilir neyi yapıp yapamadığını. Siz kişiye yapamadığı bir şeyi yapıyormuş gibi dillendirdiğinizde onu sadece üzersiniz. Belki size tepki vermez hatta teşekkür bile eder fakat yalnız kaldığında kendini yetersiz ve değersiz hissedeceği kesindir.

İnsanların daha çok yapabildiği şeylerden “normal” bir şekilde bahsedin. Sizden bir talebi olmadığı sürece kimsenin iç dünyasına izinsiz girmeyin. Hangi tanımadığınız kapalı kapıya vurmadan girebiliyorsunuz? Bir insanın iç dünyasının kapısını da izinsiz giremediğiniz kapılar gibi düşünün. Gerçek samimiyet saygı ve önyargısız olmaktan geçer. Başkalarının yapamadığı şeylerden bahsedeceğinize en çok tanıdığınız kişiden bahsedin.Yani KENDİNİZDEN…

Nazan AKPOLAT

Comments are closed