anaokulu-kucukcemece-kres-tatli-cocuklar-logo

Özgüven Nedir?

Özgüven; kişinin kendisini olduğundan üstün ya da aşağıda değil, olduğu gibi kabul etmesidir. Kendisi olmaktan memnun olmasıdır.

Çocuğun özgüveninin gelişmesinde en etkili unsur ailesidir. Ailesinden sonra ise öğretmenleri ve arkadaşlarıdır. 3 yaşından itibaren çocuğun “gerektiği kadar korumalı” bir şekilde çevreyi araştırmasına, öğrenmesine ve deneyimlemesine izin vermek, ileride kararlı bir birey olmasının önünü açar. Çocuğun yaptığı her şeye karışan, kontrol etmeye çalışan ve her şeyiyle aşırı derecede ilgilenen ebeveynlere aşırı korumacı ebeveyn ya da hiper ebeveyn (hyper parent) denir.

Çocuğun riske girmesine izin vermemek, yaşına uygun sorumluluklar vermemek, onun alması gereken kararları onun adına almak, zamanla gerçekten çocuğu özgüvensiz ve başarısız kılabilir. Çocuğun özgüveninin sağlıklı gelişebilmesi için anne-baba ona yardımcı olmalıdır. Öncelikle olumlu bir ev yaşamı, kendi özgür ortamını oluşturabileceği ve keşifler yapabileceği güvenli bir yaşam alanı bunun ön koşuludur. Çocuğun düşünme yeteneği ancak kendi başına aktiviteler yaparken gelişir.

Çocuk için önemli olan kendilik gelişimidir.

Önce duyuları yoluyla kendisi için öğrenmek ve yapmak istediklerini seçer. Bunu bir yetişkinin gözleriyle yapmak istemez. Seçimlerinde özgür olmak ister. Benlik algısı kişinin kendisi hakkındaki algılarıdır. Ben dürüstüm, ben kırılganım, ben çalışkanım vb. Kendine güven, olumlu ve gerçek benlik algısıyla mümkündür. Sosyal benlik, benliğin diğer insanlarla sağlıklı ilişkiler ve etkileşim kurulması, iletişim becerilerinin geliştirilmesi ve lider olma gibi özelliklerini kapsar. Çocukların gelişim dönemlerinde, aşırı korumacı tutum da aynı baskıcı tutum kadar benlik ve sosyal benlik algısının sağlıklı gelişimini engeller.

Bizler gereğinden fazla korumacı bir (hiper) ebeveyn tutumu sergiliyor muyuz? Bunu özellikle bir anne olarak kabul etmemiz ya da test etmemiz gerçekten zordur. Çünkü her çocuğu en iyi annesi tanır ve neye ihtiyacı var o karar verir. Fakat çocuklarımızın gelecekte özgüvenli, daha da önemlisi mutlu bireyler olmasını istiyor isek kolay olanı bir kenara bırakıp, gerçekten onlara rehber olmayı seçmeliyiz. Kolay olan çocuğun alabileceği sorumlulukları bir takım sebeplerden dolayı kendimiz alıp kısa zamanda halletmemizdir. Zor olan ise sabırla çocuğa sorumluluklarını hatırlatmak ve öğretmektir.

Özgüven

Özellikle okul öncesi çocuklarda belirgin görünen; aile tutumu kaynaklı özgüven sorunu, öğretmen ve aile işbirliği ile kısa zamanda halledilebilir. Örneğin 4-5 yaş gurubu çocuklar genelde okuldan evlerine şikâyetle döner. Bu şikâyetlerin çoğunun altında yatan sebep evde uyku, yemek vb. planlamaların olmaması, çocuğa kendine has görevlerin verilmemesi ile ilgilidir. Okulda ilk defa sorumlulukları ile karşılaşan çocuk uyum (oryantasyon) dönemini daha sert geçirir. Biz çocuğumuzun şikâyetlerini dinlerken, sadece çocuk odaklı dinlersek hatta net olmayan anlamsız sorularla şikâyetini süslersek bu süre daha da uzar. Böyle durumlarda yapılması gereken; çocuğu dinlemek fakat çocukla edilen sohbette okul hakkında şüphe duyulsa dahi çocuğa hissettirmemektir. Siz evde nasıl uyarıyorsanız okulda da öğretmenlerin çocuğa yol gösterirken uyarılarda bulunacağının kısa cümlelerle anlatmak okuldaki sorumluluk bilincini, günü planlamayı eve de taşımak sizi ve çocuğunuzu rahatlatacaktır. Tabi ki bütün bunları sizin okulunuzla ilgili hiç bir şüpheniz olmadığını, doğru iletişime geçebildiğinizi temel alarak belirtebiliriz.

Bir çocuk büyütürken siz sadece “bitanecik evladınızı” büyütmüyor, gelecekte çevresiyle temasa geçecek; belki de büyük topluluklara hitap edecek bireyini büyütüyorsunuz. Eğer çocuklarımızla ilgilenirken bu gözle de ilgilenir isek empati (duygudaşlık) yeteneği gelişmiş, suç oranı oldukça azalmış, huzurlu topluma kavuşuruz. Bütün bunlar önce anne babanın sonra eğitimcilerin emeğini gerektirir. Öğretmen elinden geleni yapsa da çocuğu tamamen yükseltecek olan anne babanın tutumudur.

Nazan Bayrak Akpolat