anaokulu-kucukcemece-kres-tatli-cocuklar-logo

İletişimde Jest ve Mimiklerin yeri

Çocuğun eğitimi sırasında onunla paylaşacağımız her şeyi ama her şeyi ancak iletişim yoluyla çocuğa aktarabiliriz. Çocuğa ulaşmanın yegâne ve en önemli unsuru iletişimdir.

Çocuğun dış dünyayla iletişiminde, önemli olan iki grup vardır; birinci grup; ebeveynler, diğer grup ise, öğretmenleridir. Bu iki grubun, çocukla olan iletişim tarzı, şekli çocuğun duygu dünyasının şekillenmesinde çok önemli bir yer tutmaktadır.

Çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimi, bu iki grupla kuracağı sağlıklı ve doğru iletişime bağlıdır. Çocukla sağlıklı ve doğru iletişimde tek bir çeşit iletişim yoktur. Sözel iletişim ve sözel olmayan iletişim olarak ikiye ayrılır. Bunlara ayrı ayrı baktığımızda sözel iletişim ile sözel olmayan iletişimin kendi içinde matruşka gibi iç içe geçen yöntemleri barındırdığını görebiliriz.

Bize emanet edilen bu işlenmemiş olan değerli madenlerin gelişimi ve tinsel mutluluğu, bizim onlarla kuracağımız doğru ve sağlıklı iletişim kanallarıyla mümkündür.

Yapılan araştırmalar bize gösteriyor ki, çocuklarla gerçekleştirilen sözel iletişimin sadece %30’luk kısmı çocuğa ulaşmaktadır, çocuğun yaşı ilerledikçe bu oranda yaşla birlikte artmaktadır, yetişkinlik çağında bu oran %60’lara çıkabilmektedir. İletişimdeki bu %30’luk kısımda ses tonu ve vurguların kullanımını da içermektedir.

Sözel iletişimin %30’luk kısmı çocuğun gelişim bütünlüğü için yetersiz kalmaktadır, sözel iletişime eşlik eden diğer unsurları da işin içine katmamız gerekecektir. Geriye kalan iletişimin %60’lık kısmını mimikler oluşturmaktadır, bunlar da hiçte küçümsenecek kadar az değildir.

Çocukla iletişim esnasında çocuk kendisiyle konuşan yetişkinin sözlerini dinlerken yüzünü de inceler; sözleriyle yüz mimiklerinin uyumlu olup olamadığına da bakar. Kullanılan bu mimikler çocuğun kalbine işler, buradan gelen mesajlarla çocuk kendisine iletilen mesajları anlamlandırır.

Mimikler, kalbin, hissiyatın yüzle olan senkronunu gösterir. Kalbi ile bağı kopmuş birinin, yüz mimikleri yoktur, poker dediğimiz surata sahiptir. Çocukla iletişim kurarken mimik kullanılmaması çocuğu duyarsızlaştırır, kendi duygularını duyamama, kendi olamama haline neden olur. Çocuklarla kullanılan yanlış iletişim çocuğun büyüdükçe bu mimikleri kullanamamasına yol açar. Gelin birlikte bu mimiklerin hangileri olduklarına bakalım;

Sözel iletişimimize eşlik eden dört ana mimiğimiz vardır. Bunlar;

* Göz mimiği * Burun mimiği * Yanak mimiği * Dudak mimiğidir.

Bu mimiklerin kullanımı çocuğa bazı ipucular verir. Her birinin yüklediği anlamlar ve ilettiği mesajlar birbirinden farklıdır.

Kullanılan bu her mimi inceleyecek olursak, göz mimiğinin en çok tesir eden, belki de en önemli mimik olduğunu söylemek mümkündür. Göz mimiğini duygularımızdan gelen sevgi ve nefret duygularını ilettiğini söyleyebiliriz.

Çocuğa, bir şey söylediğinizde nefreti ve sevginizi gözünüzün ilettiği duyguyla hissedecektir. Sevilmediğini hisseden çocuk kendini emniyette hissetmez, bu da çocukta güven duygusunun gelişimini engeller.

İkinci kullandığımız en önemli tiksinti hissini çocuğa bulaştıran ve çocuğa değersizlik hissine neden olan ana mimiğimiz ‘’burundur’’. Çocuğun kendi olma yolunda ki en büyük engel değersizlik hissidir. Bir çocuğun kanatlarını kırmak istiyorsanız onu değersizleştirmek yeterli olacaktır.

Diğer önemli ana mimiğimiz de yanaklardadır. Yanak mimiği huzur duygusunun göstergesidir. Yanaklar hafif yukarda, gözlere yakınsa kişinin bizimle olmaktan keyif aldığını hissettirir.

Çocukla iletişim sırasında huzur mesajı veren yanaklar çocukta, mutluluk tohumlarının belirmesini sağlar, kendisiyle olmaktan keyif alınan çocuk kendine güvenir, girişken olur. Tam tersi durumda, yüz mimiği çökmüş, yüzü düşmüş olan yani çocuğa senden bezdim mesajını iletiyorsa, çocuk mutsuz olur, gerginlik hisseder.

Huzursuz olan çocuk, hareketli ve saldırgan olur. İçindeki bu gerginliği duyumsamaktan rahatsız olan çocuk bundan kurtulmak için sağa sola sataşır, bulunduğu ortamın düzenini bozmak için elinden geleni yapar. Biz de bu çocukların tinini duyamadığımızda bu çocuklara ‘’yaramaz çocuk’’ etiketini çok kolaylıkla koyabiliyoruz halbuki onlarla olan iletişimimiz sırasında kullandığımız mimiklere bakabilirsek ona huzursuzluk verdiğimizi görebiliriz. Çocuğun biyolojik ritminin sağlıklı olması kendini emniyette hissetmesine bağlıdır.

Son önemli olan ve diğer mimiklerin ortak kullandığı, yani duyguların doğru iletilip iletilmediğini gösteren mimiğimiz ‘’dudaktır.’’ Duygu ile mimikler arasında bağlantı kaybolmuşsa çocuk bunu dudak mimiklerinden anlayabilir. Dudak mimiği duyguların dışarıya yansıyan anahtarıdır.

Birinin samimi olup olmadığını dudaklarından anlayabiliriz. Samimiyetsizlik duygusuna maruz kalan çocuk yalan söylemeye meyilli olur. Biz onunla samimi değiliz ki çocuk bizimle samimi olabilsin. Yalan söyleyen bir çocukla karşı karşıyaysak bunun kökenine inmek gerekir.

Çocuk yetişkinin ne demek istediğini mimiklerini okuyarak gerçekleştirecektir. Peki kullanılan mimikler sadece bunlar mıdır, hayır , bir de bunlara eşlik eden, yardımcı olan yan mimikler vardır; alın, kaşlar ve kulaklar kullanılan diğer mimiklerimizdir. Duygular mimikleri yansıtmıyorsa çocuk yetişkinin samimiyetine inanmaz.

Gördüğünüz gibi iletişim esnasında karşımızdaki çocuğa sözel iletişimin %30’u, mimiklerin de %60’ ulaşıyor. Peki geriye kalan kısmını ne oluşturuyor diyecekseniz, onu da jestler oluşturmaktadır. Jestler, baş kısmının hareketleri dışında kalan diğer organların verdiği mesajlar oluşturuyor. Omuzların duruşu, kolların kullanımı, eller ve diğer hareketleri söyleyebiliriz.

Siz anne-babalar, çocukların sağlıklı gelişiminde önemli bir yere sahipsiniz. Sizden korkan bir çocuk ürkek olur, sizinle iletişime geçmek istemez, emniyette olmadığı bir yerde mutlu olamaz. Çocukla kurulan doğru iletişim, çocuğun gelişim bütünlüğünü sağlar. Anne-babalar olarak çocuğun gelişimsel bütünlüğünü korumak en önemli göreviniz, peki bu gelişim alanları nelerdir gelin bir de onlardan bahsedelim;

* Zihinsel gelişim * Fiziksel gelişim * Duygusal gelişim * Sosyal gelişimdir.

Bu gelişim alanlarından uzun uzadıya bahsetmeyeceğim ama bilmelisiniz ki bir alandaki aksama diğer gelişim alanlarını da etkileyecektir. Nasıl mı? Duygusal yetersizliği olan bir çocuğun sosyal gelişimi de kötüye gider. Kimse beni sevmiyor, ben değersizim duygusuna sahip olan bir çocuk arkadaş ilişkilerinden kaçar, grup çalışmasına katılmak istemez, iş birliğine açık değildir, aile içinde hırçın, eşyaya, size zarar vermeye meyilli olur. Çocuğun duygularına ulaşmak istiyorsanız onunla, birbiriyle senkron halinde olan mimiklerinizi kullanma konusunda farkındalık kazanmanız gerekecektir.

İletişim ve iletişim çeşitleri üzerinde uzun uzadıya konuştuk, şimdi gelelim çocuklarla iletişim kurarken doğru iletişim yaklaşımları ve yanlış iletişim yaklaşımları neler bir de onları konuşalım.

Doğru İletişim Yaklaşımları

  • Çocuklarla iletişim kurarken sabırlı olun ve karşınızdakinin bir çocuk olduğunun farkında olarak yaklaşın. Çocuklar biz yetişkinler gibi düşünemezler. Okul öncesi çağında çocuklarınız varsa; 0-6 yaş arasında soyut düşünmenin olmadığının farkında olarak konuşmak lazım, elinizden geldiğince somut yöntemler kollanmalısınız.
  • Sizinle iletişime geçmeye çalışan çocuğunuza , dur işim var sonra söyle demeyin çünkü, 5 yaş öncesi çocuklara bekle demek onu ertelemek onda değersizlik duygusuna neden olur ve size tekrar gelmesinin cesaretini kırar.
  • En önemlisi de bu olsa gerek, bir çocukla konuşurken çocuğu dikkatlice dinleyin ve onu anladığınızı hissettirin. Anlaşıldığını hisseden çocuk sakin olur, önemsendiğini hisseder.
  • Çocukla konuşurken, çocuğun hizasına inin , bir masada otururken konuşuyorsanız , çocuğa doğru hafif eğilin ve göz kontağı kurarak konuşun. Eğer ayakta duruyorsanız çocuğun hizasına inin ve onunla bu şekilde konuşun.
  • Çocuğa saygı duyun. Çocuğun anlatmak istedikleri ne kadar saçma olursa olsun, onun konuşmak ve kendini özgürce ifade etme hakkını elinden almayın. Kendini ifade edebilmek çocukta özgüven gelişimini sağlar.
  • Çocuğun sorunlarına siz çözüm bulmayın. Çocuğun size getirdiği sorunların çözüm yollarını bulmasında ona rehber olun. Hım sence ne yapmak lazım? Gibi.
  • Eylem dilini kullanın. Çocukların kişilik yapısına yönelmek yerine yapılan yanlış davranışa yönelin. Evin içinde koşan, ses çıkaran etrafa çarpan çocuğunuza, evin içinde koşmak doğru değil diyerek davranışına işarette bulunun.
  • Çocuklarla tutarlı olun. Koyduğunuz kurallarda kararlı olu ve esnetilemeyecek kurallarınızda geri adım atmayın. Sınırlarını bilen çocuk nerde nasıl davranacağını bilir, kendini emniyette hisseder.
  • Çocuğun yaşına uygun sorumluluklar verin.
  • Gün içinde neler yapacağınızı planlayın. Kahvaltı yapacağız, alışverişe gidilecek, okula gidilecek gibi… Bir sonraki adımda ne ile karşılaşacağını bilen çocuk daha rahat olur.
  • Çocukların yaş gelişim özelliklerine dikkat edin. Karşınızdaki çocuğun gelişim dönemi özelliklerini bilmeniz iletişiminizi kolaylaştıracaktır.
  • Verdiğiniz sözleri yerine getirin. Bu çocuğun size olan güvenini arttırır.

Yanlış İletişim Yaklaşımları

Çocuklarla iletişim kurarken doğru yaklaşımları konuşup yanlış yaklaşımları konuşmamak konuyu havada bırakır diye düşünüyorum. Gelin bir de bunlara bakalım;

  • Çocuğun bedensel bütünlüğüne saldırmayın. Bunlar nelerdir, kolundan çekmek, saçını çekmek, onu itmek, kulağını çekmek vb.
  • Yüksek sesle konuşmak.
  • Çocuğa tepeden bakmak.
  • Bir işle meşgulken onunla konuşmak.
  • Elinizde telefonla uğraşırken çocuğa, söyle ben seni dinliyorum demek.
  • Çocuğun konuşmasını bitirmesine izin vermemek.
  • Yanlış mimik kullanımı.
  • Aşırı mimik kullanımı.
  • Hızlı hareket etmek.
  • Çocuğun kişiliğine saldırıda bulunmak. “Sen ne biçim çocuksun ya!”, “çok yaramazsın! Aptalsın! gibi.
  • Çocuğunuzu etiketlemeyin. O zaten çok utangaç, yaramaz, baş belası gibi.
  • Çocuklarla koşullu konuşmayın.
  • Çocukları çok eleştirmeyin. Eleştirilen çocuk kendini yetersiz hisseder, değersiz hisseder…
  •  

Oyun Terapisti Özlem Akyüz TURAN

Comments are closed